Radyo E-concon

♫♫♪♪♫♫♪♫♫♪♪♫♫♫♪♪♫♫♪♪♫♫♪♪♫♪♪♫♫♫♪♪..Radyo E-concon'u dinlemek için tıklayınız..♪♪♫♫♫♪♪♪♫♫♫♪♪♫♫♫♪♪♫♫♪♫♫♪♪♫♫♫♪♪♫♫

4 Ağustos 2012 Cumartesi

MÜLAKAT DENEYİMLERİM 2.BÖLÜM


Birinci bölümde işe alım sürecinde genelde ilk başta karşılaşacağınız case study ve İK görüşmelerinden bahsettim. Eğer bu görüşmeleri başarıyla geçerseniz son aşama olarak başvurduğunuz departmanın direktörüyle ya da şirket ortaklarından (partner) biriyle görüşmeye davet edileceksiniz. Tabi bunları benim ve arkadaşlarımın deneyimlerine dayanarak anlatıyorum. Farklı mülakatlarla karşılaşırsanız da şaşırmayın derim ben.

1.    Manager – Partner görüşmesi

Manager- Partner dedim ama başvurduğunuz pozisyonla ilgili genelde tecrübeli ve iyi bir title’a sahip bir ya da iki çalışanla yapılan bir görüşme bu da. Yine görüşme öncesi iyi bir hazırlık yapılması gerekiyor. Bu görüşmede de karşınızdaki kişi sizi tanımaya çalışırken bir yandan da kariyer planlarınızı sorabilir. Devamında da size şirket ve pozisyonla ilgili bilgiler verebilir. Bunlar sizin hazırlanırken bulamadığınız bilgiler de olabileceği için sizin düşüncelerinizden farklı  şeyler ortaya çıkabilir. Zaten karşınızdaki kişi “bu pozisyonda şöyle şöyle yapman gerekebilir” mesela fazla seyahat gibi ya da “bu pozisyonda birkaç departmanla birden çalışman gerekecek” gibi bilgileri eklerken bunların size uygunluğunu sorabilir.  Kendi tecrübelerime göre en rahat ve keyifli geçen mülakat aşaması bu aşama. Çünkü bu aşamadan önce zaten birkaç zorlu aşamayı başarıyla geçmiş oluyorsunuz ve karşınızdaki bunun farkında oluyor. Yine de size pozisyonu ne kadar çok istediğinize ve buna uygunluğunuza dair sorular sorabilirler. Tabi bu benim yaşadığım. Bir de diğer türlüsü var o da şöyle: Karşınızdaki kişi/kişiler size çok kötü davranabilirler, size teknik –finans mesela- sorular sorabilirler ve sizi zorlayabilirler. Bazen de iyi polis kötü polis oynayabilirler. Eğer stresi bol bir sektör ya da pozisyona başvurduysanız böyle bir şeyle karşılaşabilirsiniz. Karşınızdaki çalışan sizi strese sokmaya çalışarak nasıl tepki verdiğinizi bunun altından kalkıp kalkamayacağınızı görmeye çalışabilir.

Tıpkı İK görüşmesinde olduğu gibi karşınıza genelde neşeli sempatik biri gelir ama sizle görüşürken bir yandan da bilgisayarından işini halletmeye çalışan biri ya da “Toplantımız var hadi anlat da gidelim.” tarzı bir atmosfer yaratan biri de olabilir karşınızda; gerçekten de sinir bozucu bir durum ama sizin moralinizi bozmamak dışında yapabileceğiniz bir şey yok maalesef.


Aklıma gelen mülakat türleri bunlar ama şirket, sektör ve pozisyon farklılığına göre mülakatların da farklılaşabileceğini bilmek lazım. Dahası bazı firmalar adaylara çok büyük önem verip onları çok iyi bir şekilde ağırlarken bazıları da tam tersi bir yaklaşımda bulunabilirler.  Ancak mülakat öncesi iyi bir şekilde hazırlanıp kendinize güvenirseniz bu tarz durumlar sizi daha az etkileyebilir. Hatta diğer adayların yanında avantajlı duruma bile gelebilirsiniz.
Bir diğer tavsiyem ise kesinlikle dürüst olmanız. Karşınızdaki kişi sizin yeni mezun olduğunuzun ve kısıtlı yetilerinizin farkında, o yüzden de yapmadığınız şeyleri ya da size ait olmayan yetenekleri anlatmaya çalışmayın. Karşınızdaki bir profesyonel olduğu için bunları anlayabiliyor. Ancak, maalesef böyle zorlu bir süreçte pek fazla istemediğiniz bir pozisyonu çok istiyormuş gibi tutarlı bir şekilde anlatmanızda fayda var. Yani finansla ilgili bir pozisyonun görüşmesinde “aslında benim ilk tercihim pazarlama bölümü ama finans da olur yani hmmm” demeyin onun yerine finansla ilgili size uygun özellikleri öğrenin ve onlar üzerinden çok istediğinizi anlatın, bu arada pazarlamadan hiç bahsetmeyin. “Finans alanında kariyer hedefliyorum” diyin gerekirse. En son aşamada teklifler gelirse o zaman seçersiniz pazarlamayı :)

Bu zorlu süreçte hepinize başarılar dilerim. Herhangi bir yorum ya da soru için hulusiakgul@yahoo.com ’dan bana ulaşabilirsiniz.
Hulusi.

16 Haziran 2012 Cumartesi

Econ460

        Kolay ders ya aslında. Boratavın kitabını bitirirsen, Kazgan da 2010'a kadar gelirsen ve 30 tane makaleyi okursan (ama eksiksiz) AA almamak işten bile değil.
Öneriler
1) Kazganı ilk sınavda oku, sonra boşver. Hele finalde tam boşver
2) Boratavı güzelcene oku
3) Makalelerin hepsini oku (bitanesini okumazsın gider ondan sorar)
4) Onun bunun notuna tamah etme. Günün sonunda ortaya çıkar ki o notlar bok püsürüktür
       Gül İpek Tunç'tan çılgın sorular beklemeyin. Dümdüz sorular sorar. Sınavda 1940-1960 arasından sorumluysanız mesela, bir sorunuz "50-60 arasında ne oldu ya o ara hakketten" tadında olabilir ki bizim bir sorumuz öyleydi. Eğer hiç bir derse gitmiyorsanız, sınavdan 4-5 gün önce çalışmaya başlayın. 1günde Boratav'ı, 1 günde Kazgan'ı, 2-3 günde de makaleleri bitirirsiniz. kafanız rahat olur.
       Dönem sonunda da bir bonus sınavı vardır ki dillere destandır. Direk makalelerden sorar. isterseniz ben Türkiye tarihini yaladım yuttum diye ahkam kesin. O makaleleri okumadıysanız, sınavdan hiç bir şey beklemeyin. Gerçi sınavdan çıkınca, okuyanlar da "keşke okumasaydım abi, o ne biçim sınavdı öyle" diye geziyorlardı. Fakat herkes bilir ki bunlar çok subjektif yorumlardır. Yani o adam iki gün sonra "90 almışım ya nasıl olduysa" diye gezer ortalıkta. Bi taraflarınız çok tutuştuysa oturun okuyun ezberleyin, on tane makale. Ben okumadım. Pişman da değilim.
        Hocanın bir de yoklama aşkı var ama bu aşkına verdiği değerde biraz tutarsız. Ne kadar önem verdiğiniz notlar açıklandığında göreceğiz. Öğrenince edit eder yazarım. Beceremezsem gendi yazımın altına yorum atarım. Herşey sizler için kuzucuklarım.
        Ayrıca en son dönemizde 400ü değil, bu dersi alın. 400 süner gider. KPSS'ye falan çalışasınız varsa, 400 mahveder. Bunu alın son dönem.
        Hadi gendinize iyi bakın. Dersleriniz seçmeden önce de bu blogu okumayı sakın unutmayın